Diyarbakır’dan sıcak siyasi ortamı, serinleten esinti bütün yurda yayıldı. Sıcaktan kavrulan Türkiye, bu esintiyle belki biraz serinleyecektir.
Yine Türkiye’nin sıcaktan bunaldığı, GAFFAR OKKAN adlı bir Emniyet Müdürünün görevde olduğu 90 lı yıllarda yine böyle bir esinti, Diyarbakır’ın üstünde esmişti. Bütün yurda yayılmadan, şiddetli bir dolu esintiyi bastırmış. Diyarbakır’ı harabeye çevirmişti.
Diyarbakır, Dünya Uygarlık Tarihine ışık tutan, kent uygarlığının ilk temellerinin atıldığı, tarımcı köy toplumunun ilk şekillendiği, yalnız Türkiye’nin değil, bütün insanlığın ortak mirası büyük tarihi bir kenttir. Dört bin yıllık surları hala ayaktadır.
Böyle tarihi bir kentimizde esen barış rüzgârları, ülkede büyük heyecan yarattı. Barış umutlarını yeniden yeşertti.
Büyük siyasi sıcaklığın yaşandığı bu büyük kentte, Bölgenin Ticaret ve Sanayi odaları ile borsanın temsilcileri bir araya gelerek 30 yıldan beri süren, ülkenin temel sorununun çözümü, akan kanın durması, annelerin gözyaşlarının akmasına son verilmesi için ortak bir çağrı yaptılar. Bu ortak çağrıya katılmayan, sorunun çözümünü engellemeye çalışan partileri, tarafları teşhir edeceklerini ilan ettiler.
Çağrıyı, kamuoyuna, ülkeyi yönetenlere yaptılar. Önemli bir çağrıydı. Önemli bir kesimi, ekonomiyi temsil edenlerdi. Ülke ekonomisi, bölge ekonomisi 30 yıldır süren bu kardeş kavgasında büyük zarar görmüştü. Bunu toplantıya katılan, Tunceli Sanayi Ticaret odası Başkanımız Yusuf CENGİZ, toplantıda yaptığı konuşmasında açıklamıştı.
Toplantı, yapılan çağrı, tarihi önemli bir çağrıydı. Çağrının yapıldığı gün, Suriye’den atılan provokatör havan, çağrının bütün ülkede yankılamasını, duyulmasını engelledi. Görevi kamuoyunu bilgilendirmek olan ulusal basın bu önemli çağrıya kanallarını kapattılar. Ülkeyi savaşa sürükleyecek yayınlara görüntülere öncülük verdiler. Ülkelerinin önemli temel sorununun çözümü için yapılan çağrıyı duymadılar. Kamuoyuna duyurmadılar.
Ulusal Basın duymadı. Ama. Ankara’da ülkeyi yönetenler, bu önemli tarihi çağrıyı duydular. Çağrıyı yapanları görüşmek üzere Ankara’ya çağırdılar. Umarız, Diyarbakır’dan yükselen tarihi çağrıya cevap vererek 30 yıldır çözülmek istenmeyen ülkenin temel öncelikli sorununa, kardeş kavgasına artık bir son verirler. Yıllardır, akan kan, gözyaşları, durur. Yaralar sarılır. Barışık kardeşler, el ele, omuz omuza vererek, ülkeyi müreffeh, kalkınmış bir ülke yaparlar.
Barış’a çağrı rüzgârlarının estiği tarihi kentten, bir başka barış çağrısı daha büyük bir şiddetle yankılandı. Çağrıyı, en çok çatışmalara muhatap olan kurumlardan birini başındaki bir resmi yetkili, Diyarbakır Emniyet Müdürü, yaptı. İnsan gibi, insanca bir çağrı yaptı. Her iki taraf için döktüğümüz gözyaşlarına son verilsin istedi. Bu bugüne kadar bir resmi ağızdan duyulmamış, duyulması düşünülmemiş bir çağrıydı. Bu çağrıyı, Vatanını, vatanının bütünlüğünü çok seven, gerillayı da insan, hatta kardeş sayan, onların ölümü içinde gözyaşı dökülmesinin insani bir davranış olduğunu cesurca dile getiren, bir yetkilinin çağrısıydı. Bu çağrıyı yapan, savaşın sürmesini isteyenlerden çok daha ülkesini, insanını seven biriydi. O,bu cesaretli adımı sevdiği ülkesinin insanları için atmıştı.
Aynı Emniyet Müdürü,bir başka insanı, hukuki olmayan uygulamalara dikkat çekmişti.’Kapısını kırdığımız insan bizi öldürmüyorsa, kapısını çalarak girdiğimiz insan mı öldürecek? Diyerek gözaltına alınmak istenen insanların kapılarının kırılarak evlerine girmenin insanca, olmadığına dikkat çekmişti.
İlimizin emniyet Müdürü de, Diyarbakır Emniyet Müdürü gibi, insan ilişkilerine önem veren, Halkla Emniyet güçleri arasında güvene dayalı ilişkilerin gelişmesi için çaba gösteren, emniyet teşkilatı içinde bu güne kadar yapılmayan açılımlara imza atan bir yetkilidir, Bütün bu atılan olumlu adımların yanında, emniyet güçlerinin gözaltına almak istedikleri insanların kapılarını kırarak uzun namlulu silahlarla donanımlı, özel hareket polisleri ile içeri girmeleri atılan bu olumlu, açılımlı adımları yok etmekte, kurulan güvene dayalı bağları koparmaktadır.
Bir kişinin göz altına alınması için Belediye Başkanının da ikamet ettiği binanın kapısının sabahın erken saatinde ziller çalınmadan kırılarak içeri girilmesi, silahlı, maskeli polisleri karşısında gören insanların baygınlık geçirmeleri, göz altına almak istenilen kişiyle yanındakilere polisin, şiddet uygulaması kentte günlerce konuşulan tepki duyulan, hukuka, kurallara uygun olmadığı ileri sürülen bir uygulama olmuştur.
İllerde, Devlet protokolünde ikinci sırasında yer alan seçilmiş Belediye Başkanının şehrin girişinde belediye sınırları içinde yetkisi olmayan askerler tarafından arabasının aranmak istendiği, Emniyet Müdür Yardımcısı olduğunu söyleyen bir yetkilinin bu hukuksuzluğa seyirci kaldığı, belediye Başkanını tanıyamazlıktan geldiği, bunun da bir ayırımcılık olduğunun halk arasında konuşulması, emniyetin güvene dayalı açılımlarını gölgeleyen bir başka örnek olmuştur.
Belediye Başkanı hangi siyasi görüşten partiden olursa olsun, devletin yasaları ile halk tarafından seçilmiş bir belediye başkanıdır. Olağanüstü Hal yasasının uygulamada olmadığı koşullarda, polisin yetkili olduğu belediye sınırları içinde askerin arama yapması, Belediye Başkanının arabasını araması, yasalara aykırıdır.
Halkın Emniyet Yetkililerinden bir başka beklentisi, terör olaylarına göstermedikleri müsamahayı, gecikmeyi, halkı bıktıran sokak kavgalarına, ADİ suçlara da göstermemeleridir. Eline baltayı, dereyi, bıçağı alan sokağa fırlamakta gelip geçen insanları tehdit etmektedirler. Polis noktalarına, karakola, yakın olmasına rağmen bir türlü polisin gelmediği, müdahale etmediği ileri sürülmektedir. Sokak kavgaları Tunceli Halkını bıktırmıştır. Emniyet Müdürlüğü görevi gereği halkın emniyetini, güvenliğini sağlamak istiyorsa, sokağın güvenliğini öncelikle sağlamalıdır. Kameralarla donatılmış küçük bir kentte, olaylara anında müdahaleyi engelleyecek hiç bir engel yoktur. Güvenlik güçleri halkın güvenini takdirini kazanmak istiyorsa öncelikle sokağın güvenliğini sağlamalı, hiçbir keyfiliğe hukuksuzluğa, izin vermemelidir.
Diyarbakır’dan yükselen bu tarihi çağrı, adresini bulmuş Ankara’da, devlet katında, bu çağrıyı yapana,’önce vatan değil insan, kin değil sevgiyi, öneren bir insanın, insan gibi tarifi, cesur, yiğitçe bir örneğidir.’Denmişti. Diğer Emniyet Müdürlerinin de onu örnek alması önerilmişti.
Bu tarihi çağrı, barışı, kardeşliği, insanlığı, sevmeyen, sevgiden yoksun, savaşı isteyenleri, adeta çıldırtmıştı. Ekranlara çıkıp, vatan, Sakarya, pankartları altında, Diyarbakır’dan yükselen bu sağduyulu sese söylemediğini bırakmadılar. Sosyal Demokrat bir parti olduğunu iddia eden C.H.P’ye genel başkan adayı olacak kadar önemli bir ismi de,’böyle bir adamı Diyarbakır’a onlar, hükümet atadı.’diye tepkide bulundu.
Ülke çapında, barışı isteyenler tarafından coşkuyla alkışlanan, cesur, insan gibi insan, Emniyet Müdürünü, bende alkışlıyorum.