“Dersim Halkına ve Basına” başlığıyla yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Hâlâ bir yerlerde saflığını koruyan yanlarımızın var olduğuna olan inancımla bu açıklamayı yapma gereği duyuyorum.
Son dönemde kamuoyunda hakkımızda çıkan söylemler ve yaşanan olaylara dair oluşan algılar üzerine, bu yazıyla bazı gerçekleri açıklığa kavuşturmak istiyorum. Bu metni, yaşanan olayların basında iki çete arasında çıkan bir çatışma gibi yansıtılmasına ve bizleri karşı bir çete gibi göstermeye çalışan anlayışa karşı kaleme alıyorum. Olayın detayları da aşağıda yer almaktadır.
Çocukluğumdan bu yana emek verdiğim, gençlerini topluma kazandırmak için hayatımı adadığım bu topraklarda; gerek ben, gerekse ailemin herhangi bir ferdi ne uyuşturucu kullanmış, ne hırsızlık yapmış, ne de bugüne dek herhangi bir suça karışmıştır. Özellikle son döneme kadar adımız hiçbir kavgada dahi geçmemiştir.
Ancak karşı tarafın kimliği kamuoyunca zaten gayet iyi bilinmektedir. İlk olaydan itibaren şahsımı öldürmeye çalışan bu kişinin ismini internete yazmanız hâlinde, hakkında çıkan bilgileri herkes görebilir. Bu kişi; Dersim’de uyuşturucu ticaretinden fuhuşa, mekânlara zorla el koymaktan kolay yoldan para kazanmaya kadar her alanda kentin kültürel dokusunu tahrip etmiş, gençleri çetelerle ilişkilendirmiş, halk tarafından tanınan fakat ne yazık ki çoğu insanın gerçekleri söylemekten çekindiği bir kişidir.
Beni ve çevremdeki insanları hedef göstererek halk içinde düşmanlaştırmaya çalışması; ardından yalan beyanlarla hakkımda maddi ilişkiler ağı kurduğum yönünde söylentiler yayması, tamamen kendi kirli düzenini aklamaya yönelik bilinçli bir manipülasyondur.
Benim ve ailemin banka kayıtları, hesap dökümleri, üzerimize kayıtlı tüm mal varlığı ortadadır. Dileyen herkes gelip inceleyebilir. Bugün, ağır hasta olan annemin tedavisini dahi ancak Avrupa’daki kardeşlerimin desteğiyle sürdürebilirken, ortaya atılan bu iftiralar; karşı tarafın gençleri uyuşturucuya, suça ve fuhuşa sürüklemek için uydurduğu aldatmacalardır.
Başta bu söylentileri ciddiye almadım. Ancak son yaşanan olay, bu açıklamayı yapmayı artık zaruri kıldı.
Elbette, bireysel olarak benim de eksiklerim ve hatalarım olmuştur. İlk olaydan itibaren tamamen hukuki yolları tercih etmek ya da sosyal ve kolektif yapılardan destek alarak bir çözüm üretmek mümkün olabilirdi. Ancak ne yazık ki bu noktada gururum, sağduyumun önüne geçti.
Olayın gelişimi aşağıda detaylı olarak açıklanacaktır.
4 Temmuz Cuma günü saat 15.00 sularında, Tunceli’de Atatürk Mahallesi’nde ailem ve arkadaşlarımla bir kafede otururken bazı şahıslar tarafından telefonla defalarca aranarak hakaret ve tehditlere maruz kaldım. Bu şahıslardan şikâyetçi olmak üzere Tunceli İl Emniyet Müdürlüğü’ne gitmek üzere yola çıktığımda, kent merkezinde bir iş yerinin önünde şahıslardan biri aracımı durdurdu.
Araçtan inerek kendisiyle konuşmak istediğimde, bu şahıs ve beraberindekiler tarafından kafa atılarak ve yumruklanarak saldırıya uğradım. Olay yerine sonradan gelen kardeşlerim, beni korumak amacıyla müdahale etti.
Bu sırada yakındaki bir eczane önünde silahlı olarak bekleyen bir başka şahıs hızla üzerime gelerek, kafama doğrulttuğu silahıyla doğrudan ateş etti. Refleksle sağa doğru eğilmem sayesinde kurşun omzuma isabet etti. Yaşadığım panik nedeniyle epilepsi hastalığım nüksetti ve tepkisiz kaldım. Bu esnada aynı şahıs yanıma kadar gelerek yakın mesafeden bir kez daha kafama ateş etti. Ancak silah tutukluk yaptı. Şahıs, silahı defalarca doldur-boşalt yaparak tekrar tekrar kafama doğrultup ateş etti. Aynı şekilde kardeşime de yakın mesafeden ateş etti(Zaten bütün olay kamera kayıtlarında mevcut).
Olayın büyümesi üzerine kardeşim araçtan silahını alarak(ilk olaydan sonra maalesef kendimizi korumak amacıyla taşımak zorunda kaldık) , bizi öldürmelerini engellemek amacıyla saldırganların bacaklarına doğru ateş etti.
Yaşanan bu olay, tamamen beni planlı ve organize bir şekilde ortadan kaldırmaya yönelik bir suikast girişimidir. Kardeşimin müdahalesi ve silahın tutukluk yapması gibi tesadüfi etkenler sayesinde hayatta kaldım.
Söz konusu şahıslarla geçmişe dayalı bir husumetim ya da maddi ilişkim bulunmamaktadır. Olayın arkasındaki asıl azmettirici, daha önce de bana karşı ölüm girişiminde bulunmuş olan bir başka kişidir.
Bizler, gençlerimize emek, onur, saygı ve kardeşlik gibi değerleri kazandırmaya çalışırken; karşımızdaki bu yapı, gençleri alkol, uyuşturucu ve mafya kültürüne yönlendirerek kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Ellerine silah verilen gençler, bu yapılar tarafından istismar edilmektedir.
Yaşanan bu olaylar, yalnızca şahsıma değil; aynı zamanda yıllardır gençlerimiz için verdiğimiz emeğe, kazandığımız değerlere ve oluşturduğumuz toplumsal bilince yönelik bir saldırıdır. Bu nedenle ailelerin çocuklarına sahip çıkması, toplumun da bu değerlere sahip çıkması büyük önem taşımaktadır.
Fakat biz toplum olarak suçluyu bilmemize rağmen korkarak ismini anıyoruz, tam olarak haksızlıkların karşısında duramıyoruz öyle ki basında dahi iki çete diye lanse edilmesi üzücü olayda ben ve iki kardeşim vardı. Biz olay esnasında canımızı bir gördüğümüz ve onu korumaya çalışan üç kardeşiz. Diyebilirsiniz ki “Ben beladan uzak olayım da ne olursa olsun” ama maalesef o bela, kötülük size bulaşmasa da büyüdükçe çocuğunuza, arkadaşınız bulaşıyor...
Tüm bu tehdit ve saldırılara rağmen, gençlerimize karşılıksız sevgi, saygı, emek ve kardeşliği esas alarak hizmet etmeye kararlılıkla devam edeceğim.
Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarım.
