Hafta sonlarını, annesi babası ile gezerek geçiren RONYA, hafta sonu annesi babası ile birlikte bizi de yanlarına alarak Atatürk Mahallesinde kurulu halk pazarına götürdüler.
İlk kez gittiğim, kurulması için yazılar yazdığım halk pazarını merak ediyordum. Büyük kentlerde görmüştüm. Belediye Başkanlığının, çamurdan korunmak için betonla kaplattığı bir oto yolu genişliğindeki alana kurulu halk pazar yerinde, bizimkiler, yoksul aileler, mallarını pazarlamaya çalışan küçük esnaflar, ürettikleri ürünleri pazarlayan tanıdık yüzler, köylüler, halk vardı.
Balıkçılar, pazarın köşe başını kapmışlardı. Şehir merkezindeki balıkçılardan ucuz satıyorlardı. Karadenizlilerdi. Alışmış olmalılar.’Yıllardır. Gelip, gidiyoruz.’Diyorlardı.
Fiyatlar, dar gelirlilerin alım gücüne uygun fiyatlardı. Köylülerin sattıkları tamamen,%100 organik yerli ürünlerdi. Üç beş tane bal kabağını, az miktarda elmasını, armudunu, ayvasını, sebzesini almış gelmiş bir köşede, bağırmadan, çağırmadan, pazarlıyorlardı. Onları görmek beni çok sevindirmişti. Boşalan, tarımı ölen, köylerimizden gelen müjdeli haberler gibiydi. Onlara bakışlarımla teşekkür ettim. Müşterileri oldum. Gelecekten yana bana umut vermişlerdi. Her yıl, köylülerimin Pazar yerinde çoğalacağı umudunu vermişlerdi, bana.
Stadyumda Dersim Sporun maçı vardı. Pazar ve çevresi otomobillerle dolmuş, park edecek yer kalmamıştı. Sık, sık yapılan, çok uzaklardan bile duyulan tezahüratlardan, ev sahibi Dersim Sporun gol attığı anlaşılıyordu.
+ + +
Toplumsal etkinliklerde zaman, zaman karşılaştığım, selamlaştığım, Belediye Başkanımızla uzun zamandı görüşmemiştim. Şehrimizin imarından, alt yapı sorunlarından, sorumlu kuruluşun başı Belediye Başkanımızla, şehrimizin sorunları, belediyenin çalışmaları, hakkında konuşmak istemiştim.
Araya zaman koymadan kabul ettiler. Belediye Meclisinin görüştüğü bütçe görüşmelerinden çıkmıştı. Vatandaşları kabul etmekten, sorunlarını dinlemekten yorgun olmalıydı. Zor bir görevi üstlenmişti. Başına geçtiği kurumun, şehrin, sorunları büyüktü. Çoktu. Muhalif bir partinin belediye başkanı olarak, devletten gerekli desteği göremiyordu. ’Yağında kavruluyor.’misali sınırlı olanakları ile sorunları çözmek, hizmet götürmenin çabası içindeydi.
‘Belediye başkanları için tanınan 5 yıllık sürenin uzun bir süre olduğunu, bu sürenin şehrin sorunlarını çözmede yeterli olacağını düşünmüştüm.’Diye başladığı konuşmasında, ’Başladıktan sonra karşılaştığım bürokratik engeller, karmaşık sorunlar, eksiklikler, bu sürenin bizim gibi ülkelerde yeterli olmayacağını gördüm. Buna rağmen sorunları çözmek, halkımıza, şehrimize, hizmet götürmenin yoğun çabası içinde olduk. Borçla devraldığımız belediyenin borcunu büyük ölçüde ödedik. Çalışanlarımızın bizden bir kuruş alacağı kalamayacak şekilde alacaklarını haklarını gününde ödedik. Ödüyoruz. Bunları yaparken, yatırımlarımızı hizmetlerimizi aksatmadık. İhtiyacımız olan araç gereçleri aldık. Şehrin alt yapı hizmetlerine ağırlık verdik. Kenar mahallelerimizin alt yapı sorunlarını büyük ölçüde çözdük. Günümüz dünyasında, insan yaşamında önemli yer tutan park, yeşil alanların oluşturulmasına ağırlık verdik. Şehrimizin, yaşamı, sağlığı, temizliği için olmazsa olmazı arıtma tesisinin kurulmasını sağladık.’
Konuşması sırasında araya girerek,’Baraj gölünün çekilip şehrin içinde bıraktığı bataklık, zararlı, alanda, Göle çeto benzeri, daha büyük bir parkın kurulması için yaptıkları, yapacakları çalışmaları sordum. Bu konu ile yakından ilgilendiğimi, çaba sarf ettiğimi bilen başkan, soruma sevindi. Bu projeyi şehrimiz için çok önemsediklerini ifade eden başkan,’Bu park için uzmanlar tarafından çok güzel modern kapsamlı bir proje hazırladık. Projeyi uygulamak istediğimiz alan Devlet Su işlerinin istimlâk ettiği alan olduğu için şehrimize gelen, sorumlu Çevre ve Orman Bakanından projemizin kabulü için yardım istedim. Oda, DSİ Bölge Müdürüne, talimat vererek, gerekeni yapmalarını istedi. Bölge Müdürlüğünün gönderdiği mühendisler, gerekli keşiflerini yaparak rapor hazırlayacaklarını, Bölge Müdürlüğüne sunacaklarını söylediler. Bölge Müdürlüğünden gelecek raporun kabulünü, gerekli iznin verilmesini beklemekteyiz. Sayın Valimizde bize destek olursa, Bölge Müdürlüğü nezdinde olumlu cevabın verilmesi için çaba sarf ederse, projemiz kabul edilebilir. Buda bizi, halkımızı, çok sevindirir. Dedi.’
Bunları duyduğuma çok sevinmiştim. Geçenlerde köşemden Sayın Valimize bu proje için çağrıda bulunmuştum. Bir kez daha bu proje için kendilerine, çağrıda bulunuyorum.
Sayın Belediye Başkanımızla, pazarı, Pazar yerini konuştuk. Pazara, Pazar yerine, çok önem verdiklerini söyleyen Başkan,’Çok güzel, bir pazar yeri projesi hazırladık. Geniş bir alana kurulacak Pazar yerimizin altına, pazara, gelenlerin otomobillerini park edecekleri bir oto park, üstünü de pazar yeri olarak inşa edeceğiz. Pazar yeri açık olacak. Üstü, yazın sıcaktan, diğer mevsimlerde yağıştan korunacak şekilde kapalı olacak. Yanı başında kuracağımız çocuk parkı da anneleriyle birlikte gelen çocukların oyun yeri olacaktır.’Diye tanıttığın Pazar yerinin Atatürk Mahallesinde eski yem fabrikasının bitişiğinde bir yer olduğunu, krokiye bakarak öğrendik.
Şehir merkezinde, köylünün bütün hafta boyunca ürünlerini pazarlayacağı bir pazar yeri de kurmak istediklerini söyleyen başkan,’belediyeye ait uygun gördüğümüz bir yerimiz var. Orada, yoksulların, içinde kaldığı barakalar var. Onlara kalacakları bir yer temin ettiğimizde barakaları kaldırıp, orayı KÖYLÜ PAZARI yapmayı düşünüyoruz. Affet Müdürlüğüne, Van depremi dolayısı ile verilecek kont eylerden bize de verilmesi için talepte bulunduk. Talebimizin yerine getirilmesi halinde köylü pazarını kuracağız.’Dedi.
Bu da beni sevindiren bir başka haber olmuştu. Ben bu sevinci başkanla paylaşmak isterken, Üzgün bir hali dikkatimi çekmişti. Sebebini sormama gerek kalmadan açıkladı. Ali Baba Mahallesinin arkasındaki tepeden yine kayalar kopmuş. Yaklaşık 50 aile, büyük bir tehlike içindelermiş. Onları o tehlikeden korumak Öncelikli, önemli bir sorunumuz. Kısa zamanda evlerini terk etmeleri gerekiyormuş. Onlara Çözüm aradıklarını, gerekeli tedbirlerin alınması için Vali Beyle görüşeceklerini ifade ederek,’Önü kış. Kışa hazırlıklar yapılmış. Çocuklar, okullara kaydedilmiş. Mevsimin getirdiği tehlikeler var. İşimiz çok zor. O ailelerin içinde bulundukları durumu düşündükçe üzülüyorum.’Dedi. O, aynı zamanda bir anaydı. Daha çok duyarlıydı.
Özel Kalem görevlisinin herhangi bir şey sormadan bir iki kez makama girip çıkması, dışarıda bekleyen, görüşmek isteyen misafirlerinin olduğu haberini vermesi olmalıydı.
Kapıya kadar bizi uğurlayan başkan, yorulmakta haklıydı. Bütün günü, ziyaretçilerini, dinlemekle, anlatmakla, şehrin sorunlarına, çözüm aramakla geçmekteydi.