Rıza CAN
Biraz tebessüm… Sünni inançlı insanımızın çoğunlukla, bir Kızılbaş’ı, Müslümanlık adına nasıl hor gördüğünü, hatta nasıl suçladığını düşünürüm bazen…Belki biraz da korkar ondan… Ama Alevi’ye karşı öyle düşünüş ve davranışı yoktur. Alevi’yi “önemli konumlarda” görmek istemez. O tavır da dinidir.
İşte şimdi tebessüm edeceğiz… Aleviliğin asıl adı Kızılbaşlık’tır. Adını kırmızı “serpüş”tan ve kafaya konan kırmızı giysiden alır. İran Şahı İsmail’in askerlerinin başlığıdır bu…
Şah İsmail, Hazreti Ali şairidir. Deyişleri dillerdedir. Anadolu Alevi’si “kızıl başlık” giymediği halde öyle adlandırılmıştır. Galiba bu adın sahibi Kürt alimleridir. Örneğin İdris-i Bitlisi, Şah İsmail’in saraylılarındandır.
Hazreti Ali’den söz edeceğim. Durup dururken değil, öyle devlet adamlarının da olduğunu söylemeye çalışacağım… Bir evrensel değeri sunacağım sizlere...
Sünni için Ali, Allah’ın Aslanı’dır. Alevi içinse “sır”dır…
Ben bu iki görüşü de saygıyla uğurlayıp, o evrensel değerin adını söyleyip, içeriğinden alıntılar yapacağım…
Rahmetli Hasan Ali Yücel, bu belgeye atıf yaparak Emirname diyor.
Emirname, Halife Hazreti Ali tarafından Mısır Valisi Melik Eşter’e gönderilmiştir. Ünlü Milli Eğitim Bakanının yazısında, Ali’nin valiye önemli tembihleri var.
İşte bazıları;
“…idare edilenler için kalbinde muhabbet, merhamet duyguları, lütuf meyilleri besle…çünkü bunlar iki sınıftır: ya dinde kardeşin ya hilkatte bir eşin!
…sakın ben tam bir kudret sahibiyim, emrederim, itaat ederler deme!”
Allah’ın Aslanı şunları da tembih ediyor;
“…ticaret ve sanat erbabının bir kısmı oturduğu yerde çalışır, bir kısmı şuraya buraya mal götürür, bir kısmı da elinin emeğiyle geçinir. Cümlesi hakkında iyi muamele et… alım satım doğru tartılarla olmalı ve alanı da satanı da ezmeyecek, mutedil fiyatlar üzerinden yapılmalı…”
EY ŞAH-I MERDAN! ZÜLFİKAR’LA GEL!
