Emek Partisi (EMEP) Tunceli İl Başkanı Hüseyin Tunç hakkında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anmaktan açılan dava, beraat ile sonuçlandı. Savcılığın, “Gezmiş Türkiye çapında birçok suça karışmış bir teröristtir ve suçludur; anılması da suçtur” diyerek Yargıtay’a itiraz etti. Fakat 8. Ceza Dairesi, itirazı reddedip beraat kararını onadı. 8. Ceza Dairesi, yine Tunceli’de beraatle biten iki ayrı davada daha aynı yönde karar vererek, Gezmiş ve arkadaşlarını anmayı suç olmaktan çıkardı.
EMEP 2008 yılında Tunceli’deki binasına Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın fotoğraflarının bulunduğu, altında “Yolunda yürüyeceğiz / Emek Gençliği” yazısının olduğu bir pankartı astı. Bunun üzerine eski İl Başkanı Hüseyin Tunç ifaye çağrıldı. Tunç, ifadesinde, “Denizler ABD karşıtıydı. Ben de onlar gibi ABD şirketlerinin Türkiye’deki ekonomik işgaline karşı çıkıyorum. Pankartı da bu amaçla astım” dedi. Tunç hakkında Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi’nde ‘suçu ve suçluyu övmek’ iddiasıyla dava açıldı. Tunç, 21 Temmuz 2008’deki ilk duruşmasında beraat etti. Mahkeme, ‘suçun unsurları oluşmadığı’ için Tunç’u suçsuz buldu.
Savcılık 8 Ağustos 2008’de kararı temyiz etti. Temyiz dilekçesinde, Gezmiş ve arkadaşlarının ‘terörist’ olduğunu öne süren savcılık, “Sanığın astığı pankart ile Türkiye çapında birçok suça karışan ve terör örgütü üyesi olup, örgüt faaliyetlerinde bulundukları tespit edilip mahkemelerce ceza verilen suçluları övdüğünü” iddia etti ve Tunç’a ceza verilmesini istedi. Bu itirazı reddeden 8. Ceza Dairesi ise 8 Aralık 2011’de, “Savcının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına” karar verdi.
Bu arada, yine Hüseyin Tunç’un bir başka etkinlikte sarf ettiği, “Deniz Gezmiş’ler, İbrahim’ler... ya cezaevlerinde çürütülmüş ya işkencelerde sakat bırakılmıştır” sözleri üzerine verilen beraat kararı da 7 Mart 2012’de 8. Ceza Dairesi’nce onandı. Bir diğer onama kararı da Gezmiş, İnan ve Aslan’ın ölüm yıldönümü olan 6 Mayıs 2007’de Tunceli’de açıklama yapan Emek Gençliği üyesi üç genç hakkında verildi. 8. Ceza Dairesi, 25 Ocak 2012’de kararı kesinleştirdi.
Üç davanın da avukatı olan Barış Yıldırım, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüne ilişkin kurallarının yürütme ve yargı tarafından içselleştirilmesi gerektiğini savunarak, “Yargıtay’ın bu kararı, ifade özgürlüğü hakkının ülkemizde ne kadar geç tanınıdığının da göstergesi. Çünkü verilmiş olan ceza kararları sözleşmenin ruhuna aykırıdır” diyor.
Haber: İSMAİL SAYMAZ
