Dersim Kültür Derneği, 1938 Dersim olaylarına ilişkin gündeme getirilen tazminat taleplerine tepki göstererek bir açıklama yaptı.
Dersim Kültür Derneğinde, 1938 yakınlarını kaybedenlerinde katıldığı açıklama Ali Mükan tarafından gerçekleşti. 1937-38 Dersim tertelesi’ne dair tazminat taleplerinin tarihin kemiklerini sızlattığını ifade eden Mükan, “Halkımızın yakından takip ettiği, insanlarımızca kısaca Dersim 38 olarak anılan acı süreçle ilgili beklenilmeyen bir zaman ve tarzda tartışmalar başlatıldı. Hemen her kesimin dahil olduğu, meselenin esasına dair tartışmaların saman alevi gibi parlatılıp aynı hızla sönümlendirildiği bu tartışma sürecine Dersim halkının iradesinin yansımasına olanak tanınmadı. Toplumun, halkçı-demokratik kurumların öncülüğünde kendi olanaklarıyla duyurmaya çalıştığı sesine ise sistem tarafından itibar gösterilmedi. Çünkü o ses gerçeği haykırıyordu ve yaşananlar bir SOYKIRIM’dır diyordu. Halkımızın sahipsiz,dağınık ve örgütsüz olduğunu zannedip bu durumdan güç alarak Dersim tartışmalarına kendi bildiklerince yön vermeye çalışanların ortaya koyduğu pratik, artık müdahale edilip dur denmesi gereken bir noktaya gelmiştir. Sistemin kendisini temize çekme operasyonu kapsamında gündeme taşıdığı Dersim meselsinde son süreçte yaşanan gelişmeler artık bir şeyler söylemeyi zorunlu hale getirmiştir. Dersim halkının uğradığı sistematik asimilasyon ve zulüm politikasının bu günkü devamcılarından medet umanların gündeme taşıdığı komisyon kurma ve buna bağlı olarak tazminat talebi sistemin asimilasyoncu politikalarına alet olmaktır. “dedi.
Mükan, 1938 Dersim konusundaki fikirlerini başlıklar halinde sıraladı:
1. Dersim 1937-38, evrensel manada kabul gören ilkeler göz önüne alındığında bariz bir JENOSİT yani soykırım uygulamasıdır.
2. Bu uygulama çeşitli halklardan, dillerden, inançlardan ve kültürlerden müteşekkil insanlık ailesinin özgün bir ferdi olan Dersim’i kökten imha etmeyi amaçlamıştır.
3. Dersim 1937-38, Musolini İtalya’sı ve Hitler Almanya’sından devşirilip 1935’deki CHP kongresinde büyük oranda kabul gören ultra-faşist programın somut neticelerinden en trajik olanıdır.
4. 1935’deki Nazi kongresinde Yahudilere karşı çıkarılan Nürnberg Kanunu ve 1938 de kristal gecelerle zirve yapan faşist saldırganlık ile 1935’te çıkarılan Tunceli Kanunu ve 1938’de zirve yapan katliamlar zinciri tamamen paralel uygulamalardır.
5. Toplum ayrımsız bir şekilde, birey, cinsiyet, yaş ayrımı yapılmaksızın yaşam alanları ve kaynaklarıyla birlikte pervasız bir saldırganlığın nesnesi haline getirilmiştir. Kız çocuklarına savaş ganimeti olarak el konulmuştur.
6. Dersim tarihi elbette direnişlerin, haksızlıklara karşı onurlu durmanın tarihidir. Ancak 1937-38’de Dersim’de işlenen cinayetlerin bu tarihin bir neticesi olduğunu ileri sürmek gayri insanidir ve kabul edilemez.
7. Tarihin gelinen aşamasında, emperyalistler Türk ulus modelinin yeni dünya düzeninde günahlarıyla yürüyemeyeceğini değerlendirmişlerdir. Konsept gereği, sistem içerisinde “açılım”, “yüzleşme” gibi muğlâk ibareler altında muhtelif operasyonlar yürütülmektedir. Hükümetin Dersim 1937-38 çıkışı bunlardan bir tanesidir.
8. Dersim 1937-38 bu bağlamda rejimin yeni büyük ortağı AKP ile eski mutlak sahibi CHP’nin temsil ettiği kesimler arasındaki çatışmanın belirleyici alanlarından biri haline getirilmiştir. Bil hassa medya üzerinden yürütülen bu operasyon, devletin devamlılığını esas alan anlayış gereği “kontrollü tartıştırma” prensibine uygundur. Karakteri gereği gayri ciddidir, gayri insanidir.
9. Tartışmalar, Dersim halkının iradesi ve demokratik halkçı kurumları bertaraf edilerek, başından beri kimi yerel anlayışların etkin katılımıyla yapay bir düzlemde aldatmaca ve hileyle yürütülmektedir. Bir halkın kimliğini toptan imha amaçlı bu girişimin “İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suç” boyutu ve buna girişen zihniyetin ideolojik arka zemini ısrarla gözden kaçırılmak istenmektedir.
10. Devleti idare eden aklın Dersime dair ezeli zihin meşguliyeti dün olduğu gibi bugünde devam etmektedir. Sistem içerisindeki kesimlerin hiçbiri halkımızın acılarına merhem olabilecek nitelikte 1. değildir. Bu hakikati dikkate almadan yapılan çıkış ve yönelimlerin sosyal bir karşılığı olmayacağı gibi evrensel hukuk ve adaletinde çok uzağından kalacaktır.
2. Son günlerde yine konsept gereği medyada parlatılan tazminat taleplerine dair gelişmeler yürek burkucudur. Meselenin siyasi ve insani yönünü hiçe sayıp parasal yönünü öne çıkaran girişimler bu soykırım kurbanlarının kemiklerini sızlatacak niteliktedir. Tarihinde onurlu ve zulme karşı dik durmasını bilmiş Dersim halkı böylesi bir pespayeliğe; düşkünlüğe gereken cevabı verecektir.
3. Devletin kurup işlettiği komisyonların manasını halkımız yakından biliyor. Dersimliler, asıl misyonları suçları örtme, aklama ve çarpıtma olan bu komisyonların kapısında dilenci konumuna düşürülmemelidir.
4. 1937-38’de yaşananları protesto etmek amacıyla geçen yıl 4 Mayıs’ta düzenlediğimiz basın açıklamasına katılan ve şuanda tutuklu bulunan Dernek üyelerimiz hakkında hazırlanan iddianamede, gerçekleştirdiğimiz bu açıklama suç unsuru olarak sayılmıştır. Dernek üyelerimiz Dersim’de yaşananlara katliam dedikleri için sorguya tabi tutulmaktadırlar. Niteliği bu olan bir sistemden medet umanların, halkımızı zalimin kapısında dilendirmekten başka getireceği hiç bir şey yoktur.
5. Şunu her kes bilmelidir ki, Dersim meselesinin bu gün bu açıklıkta tartışılması Dersim Halkının örgütlü kurumlarıyla birlikte verdiği mücadele sayesindedir. Bu durum ne devletin ne de AKP’nin bir lütfüdür. Acılarımızı kendi gerici emellerine meze edenlerden medet ummak tarihi bir yanılgıdır. Dersim halkının maruz kaldığı zulüm ve asimilasyon sistematik bir devlet politikasıdır. Bu sistematik asimilasyon politikalarının dümeninde dün CHP vardı, bu gün AKP var. Dersim’de yaşanan soykırımı alaladele; üstünkörü bir özürle geçiştirmeye çalışanların tek gayesi kendi çıkarlarına kar devşirme çabasıdır. Hal böyleyken, son günlerde gazete manşetlerini süsleyen tazminat talepli dilekçeler ve davalar tarihin kemiklerini sızlatır niteliktedir. Devletin sürekliliği içersinde dümende olan ve bu gün barajlar, karakollaşma, cemaatleşme gibi araçlarla devletin Dersim politikasını sürdüren AKP’nin “özrüne” sarılarak tazminat talebinde bulunanlar bu durumu nasıl izah ediyorlar. Daha atalarımızın mezar yerleri belli değilken bu acelenin sebebi nedir. Dersim halkının uğradığı soykırımı kim, yâda kimler hangi hakla maddi tazminat konusu yapabiliyor. Dersim halkının yaşadığı vahşete maddi değer biçmeye kalkışanlar, umarız ki bunu bilinçli bir şekilde yapmamış olsunlar. Bilinçleri sistemce dumura uğramış, yozlaştırılmış bu arkadaşlara önerimiz, yanı başlarındaki Uludere-Roboski Köylülerinin devletin tazminat önersi karşısında takındıkları tavra bakmalarıdır. Bu yola düşenler tez vakit bu yoldan dönmeli ve Dersim halkından özür dilemelidirler. Dersim halkı, yaşadığı vahşeti ve zulmü sistemin çarkında öğütmeye kalkan bu anlayış sahiplerine gereken cevabı verecektir.”dedi.
Dersim Kültür Derneğinden, Tazminat Tepkisi

Dersim Kültür Derneği, 1938 Dersim olaylarına ilişkin gündeme getirilen tazminat taleplerine tepki göstererek bir açıklama yaptı.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
SON EKLENEN GALERİLER
Diğer Haberler




Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim