İnsanlık suçu olan Dersim Soykırımı'nı onaylayan söylemlerden, Dersim'de hunharca öldürülen binlerce masum insanı soysuz, bölücü, yıkıcı diye adlandırdıktan ve Dersim'de yaşananlar için 'Kerbela değil, kin belasıdır' dedikten sonra, Bahçeli'nin 28 Kasım'da Dersim'e gideceğini açıklaması provokasyondan öte bir niyeti taşıyamaz..
Bahçeli'nin Dersim'de yaşanan felaketi siyaseten suistimal etmesini esefle kınıyor, Dersim'de istenmediğini bilmesini istiyoruz. Akrabalarımızı; çocuk, yaşlı, kadın, masum demeden yakarak, süngüleyerek, gazlayarak, asarak öldüren, toplumsal belleğimizi sarsan, inancımızı yok eden milliyetçi, ırkçı nefreti körükleyen söylemleriyle Dersim halkını zan altından bırakan bir zihniyeti Dersimliler coğrafyalarında istemiyorlar.
Bahçeli'ye, 1942 yılında dönemin Başbakanı İbrahim Refik Saydam’ın şu sözlerini hatırlatmak istiyoruz: ''Tunceli’de kullanılan bu gazların bir daha kullanılmaması için yasa teklifi hazırlamaktayız. Ön hazırlıklar raporda ifade edildiği üzere kendi halkına kullanılan bu gazların toplu sivil ölümlere yol açtığı görülmektedir. Bir hekim olarak da, bir insan olarak da bundan utanç duyduğumu belirtmeliyim. Bir daha tekerrür etmemesi için gerekli yasal çalışmaları başlattığımı belirtmek isterim.”
Dersim soykırımı mağdurlarının çocuklarıyız, bize yaşatılan dram hiç bir şekilde telafi edilmediği gibi, acılarımız tekrar tekrar siyaseten suistimal ediliyor. Bunu kınıyor, Dersim halkını provokasyona gelmemeye çağırıyoruz. Böyle günlerde yapılması gereken yerinde tepkinin, toplu katliam yeri olan Halbori'de, ya da Seyit Rıza'nın evinin önünde bir anma olabileceğini düşünüyoruz.
FDG Eşbaşkanı
Leyla Gündüzkanat