Vazgeçmek, zorda kalarak gönülsüz bırakmak demektir.
Bazen bir şeyi bırakmaya niyet edersin fakat buna gönlün yoktur, hazır değilsindir ve bırakman gerektiğini bilerek gözün arkada kalarak o şeyden vazgeçersin. Bırakmak gönüllü bir şekilde, fark ederek, karar vererek, netleşerek onunla bağı kesmektir.
İnsan öğrendiğini, bildiğini biriktirmek, saklamak ve onunla hayatına devam etmek üzere bir korku ve endişe duygusuna sahiptir.
Yaradan her an her şeyi bırakıyor, yok ediyor ve her şeyi sıfırdan an içinde yeniden yaratıyor...
Bu yeniden yaradılışın içerisinde biz bırakamadıklarımızla yola devam ettiğimizde, bırakamadıklarımızın tesiri ve enerjisini hayatımıza kopyalayıp onları bir daha yaşarız. Bu sefer anı diye bir şeye sahip oluruz. Anı bizim geçmişten bugüne getirmeye çalıştığımız çeşitli haller ve durumlardır. Hal böyle olunca kişi anılar denizinde yüzmeye başlıyor. Bu eşyanın, şu yüzüğün, o kolyenin, bu hediyenin ben de şöyle anısı var diye mutlu olduğunu zannederek geçmişin yatay ve negatif enerjisinin içerisinde yüzüyor.
Kişi zaman içerisinde yeninin ona verilmeyeceğine dair bir kanaat ediniyor ve geçmişi eskiyi güvenli bularak orada kalmayı yeğliyor. Geçmiş ile evliliği devam etsin diye birçok insan hayatlarını bırakamama üzerine kurabiliyor.
Bırakamayanlarda neler oluyor peki?
Birincisi bu kişiler kabızlık durumu yaşarlar. Tüm kabızlık çekenler bırakamayanlardır. Kilolarını veremeyenler de bırakamayanlar, aşırı yağ biriktirenlerdir. Çok zayıf olanlar ise alamıyor ve alamamalarının sebebi de eskiyi bırakamamak. Önce bırakamamanın nasıl zararlar verdiğini, ilerlemeye nasıl engel olduğunu görmek çok önemli. Bunları göremiyorsak, etkilerini fark edemiyorsak, bırakma zamanımızın geldiğini de kabul edemiyorsak o zaman bırakamadıklarımızla geriye doğru ilerlemeye devam ediyoruz.
Bunun adı ise gerilemek...
Kimisi geçmiş ve eski bilgilerde geriye doğru gider, kimisi inançlarda, kimisi yaşanmışlıklarda, kimisi tuttuğu fikir, düşünce ya da eşyalarda...
Buradaki en önemli eksik güven eksikliğidir. Yani tüm bırakamayanların aslında sorunu güvenledir. Güvenemedikleri için kendileri hayatı kontrol etmeye çalışırlar ve bu kontrole odaklanırlar. Kontrol ile kendilerini yaşamlarının tanrısı zannederler. Bu kişiler dilek niyet kapılarını kapatıp hayatlarını kendi zihin düşünce güçleri ile var edebileceklerini zannederek İlahi yasalarla çakışırlar.
Oysaki ilahi yasa ve sistemlere güvenerek hayatın, kâinatın senin emrinde olduğunu bilerek, Allah'ın bir halifesi olarak ve sadece bir OL demenin yeterli olduğunu hatırlayarak ifadelerinle, dileklerinle bu hayatı ve kainatı yönetebilirsin.
Sen bir şey dilediğinde sana onun verileceğinden eminsen, eskiyi bıraktığında yenisi ile buluşacağının güvenindeysen o zaman kolaylıkla bırakırsın. Bu, hayatı var edenin taleplerimizi görerek duyarak yerine getireceğine bizim hayrımıza olanın verileceğine olan eminliktir. İşte o zaman eskiyi kolaylıkla bırakırız.
Bırakan olma niyetiyle...