İttihat ve Terakki hükümeti tarafından çıkarılan genelge ile İstanbul’da 235 Ermeni aydın, sanatçı, milletvekili, müzisyen ve zanaatkarın gözaltına alınarak bilmedikleri yerlere sürgüne gönderilip öldürüldüklerinin belirtildiği açıklama şu ifadelere yer verildi:
“Bu Genelge ile beraber ırkçı ve Faşist bir anlayışa sahip İttihat ve Terakki Hükümeti tarafından Türkiye’nin her yerinden yüz binlerce Ermeni, Süryani, Rum, Anadolu ve Mezopotamya’nın gayri Müslim kadim halkları kadın, çocuk, yaşlı denilmeden, Suriye çöllerine ve misaki milli sınırları dışına götürülmek üzere kafileler halinde yola çıkarıldılar. Hükümet tarafından örgütlenen çeteler ve resmi görevlilerce katledildiler. Ermenilerin mallarına ve mülklerine el konuldu. Bu mal ve mülkler İttihat ve Terakki kodamanlarına, yerel ağa ve eşrafa dağıtıldı.
Anadolu ve Mezopotamya’yı Türkleştirme, tek tipleştirme, müslümanlaştırma ve ekonomik nedenlerle yapılan bu “Soykırım”da Dönemin faşist zihniyeti; ayaklanmayı bastırmak, cephe gerisini güvenceye almak vb. gerekçeler ileri sürmüştür. Gerçekte kadim bir halkı, Kültürü, kimliği ve tüm varlığı ile yok etmek amacıyla yapılan bir temizlik ve soykırım hareketidir.”
1905 öncesi Türkiye nüfusunun yüzde yirmisi gayrimüslimlerden oluştuğuna, 1935 sonrası ise bu rakamın binde bire indirildiğine dikkat çekilen açıklamada şu bilgilere yer verildi:
“Bugün çok az kalan gayrimüslimler her gün nefret söylemi ile aşağılanmakta ve hakarete uğramaktadırlar. Ermeni, Rum, Yahudi Etnik isimler ve kimlikler bir küfür olarak Faşist ve ırkçı zihniyet tarafından söylenilmektedir. Eski Cumhurbaşkanının kendisine “ ermeni” denildiği için dava açması, Şimdiki Cumhurbaşkanının “ affedersiniz ermeni” söylemi aynı ırkçı zihniyetin tezahürüdür. Bugün Ermeniler kendi Özvatanlarında “ azınlık statüsünde ve azınlık hukuku kendilerine uygulanmaktadır. Türkiye’nin ve Kürdistan’ın kadim halkları Kapitalist anlayışın dayattığı ulus-Devlet modelinin ırkçı ve faşizan zihniyeti nedeniyle 100 yıldır Kimliklerini, kültürlerini, varlıklarını ispatlama mücadelesini halen vermektedirler. Geçmişten bugüne kendi yurtlarında yabancı muamelesi görmektedirler. Soykırım ve Asimilasyon politikaları halen devam etmektedir.
100 yıl önce başlatılan ve halen devam ettirilen Ermeni Soykırımı, Dersim, Maraş, 6-7 Eylül olayları, Sivas ve Kürtlere karşı yapılan Soykırımla devam etmiştir. Ötekileştiren iktidar anlayışı, siyasi cinayetlerin ve nefret cinayetlerinin yegane sorumlusudur.
Tarihi, Tarihçilere bırakalım söylemi, yada Soykırımı yapan Devletin, bizzati kendisinin tuttuğu arşivlerle karşı söylem geliştirmesi Soykırım yapıldığı gerçeğini ortadan kaldırmayacaktır. Resmi tarih kitapları arkasına sığınarak Güneşi balçıkla sıvamak mümkün değildir. Faşist ve Irkçı İttihat ve Terakki anlayışını ecdad olarak gören 2015 yılının AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı aynı anlayışın mirasçıları olduğunu malumun ilanı ile itiraf etmişlerdir.”
Demokratik yaşamın, hakikatlerle yüzleşmekle mümkün olacağına dikkat çekilen açıklama şu ifadelerle sürdürüldü:
“Bizler İnsan hakları savunucuları olarak, nefret ve ayrıştırıcı dilden vazgeçilerek, Hakikatleri araştırma ve gerçeklerle yüzleşilmesini, 100. Yılda Ermenilere ve tüm gayrimüslimlere yapılan soykırımın tanınmasını, Soykırım mağdurlarından özür dilenmesi ile mağdurların zararlarının tazmini ile ancak; bu toprakların kardeş halklarının, inançların eşit özgür bir demokratik yaşamı inşa edileceğine inanıyoruz.
Başta Ermeni halkı olmak üzere bütün soykırıma ve katliamlara uğrayan Türkiye ve Kürdistan kardeş kadim halkların acılarını paylaşıyor, Katliamlarda yaşamını yitirenleri saygıyla anıyor, Faşist ve ırkçı Katliamcıları şiddetle lanetliyoruz. İnsan Hakları Savunucuları olarak mazlum ve mağdur halkların yanındayız.”