• BIST 10276.88
  • Altın 2390.367
  • Dolar 32.335
  • Euro 34.7427
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 16 °C
  • Tunceli 13 °C

Dersim’in Ovacık İlçesi, eski adıyla Pulur Mahallesi…

MUZAFFER YALLI

Ovacık, Dersim’in yedi ilçesinden biri. Ama doğal güzellikleriyle adından en çok bahsedilen bir yer. Ovacık, turizm değeri olan olağanüstü güzelliklere ve potansiyele sahip bir coğrafya.

İlçenin kuzeyinde yüksekliği yer yer üç bin metreye varan Munzur sıra dağları var. Bu dağların zirveleri yaz ortalarına kadar karla kaplı olup, ilçeye ve doğaya ayrı bir güzellik ve renk katar. Çayırlık alanlar, yaylalar, krater göller, şelaleler, özellikle karların erimesiyle oluşan çok yaygın derecikler. Tüm bunların beslediği, içinde endemik türlerinde olduğu olağanüstü bitki çeşitliliğine sahip doğa. Son yıllarda bütün imkânsızlıklara rağmen, gelişmeye açık olan yayla ve dağcılık turizminden bahsetmeden geçmek olmaz. Kış mevsimi ise ayrı bir güzellik sunar. İki, üçmetreye kadar yağan kar, üç dört ay boyunca doğayı bembeyaz bir örtüye büründürür.

İlçenin güneyi ise, gür meşe ormanlarıyla kaplı sıra tepelerden oluşur. İlçe nüfusunun önemli bir kesimi, bu ormanlık alanın içinde yer alan köy ve mezralarda, yaşamını tarım ve daha çok hayvancılık yaparak sürdürüyordu. Devletin, 1994 yılında uygulamaya koyduğu köy boşaltmaları ve zorunlu göç nedeniyle, ilçenin bu bölgesinde var olan bütün köy ve mezraları “terör” bahanesiyle boşaltılmış oldu. Köy boşaltmaları ve zorunlu göç sadece bu bölgeyle sınırlı kalmadı. İlçenin kuzeydoğusunda yer alan Mercan Vadisi köyleri, yine halk arasında “Yasak Mıntıka” olaraktan bilinen ilçenin doğu bölgesi köyleri de dahil olmak üzere, yaklaşık 30 köy ve mezra tamamen boşaltılmış oldu.

Boşaltılan bu köylerde mevcut evlerin hepsi yakıldı ve yıktırıldı.Ayrıca halkın önemli gelir kaynaklarından olan asırlık ceviz ağaçları da çapulcular tarafından kesilerek yağmalandı. Yani tarihsel bir kültür ve değerler bir seferde yok edildi. Devlet yetkilileri, on yıl süreyle boşaltılan bu alanlara insanların girişlerine ve ziyaretlerine dahi izin vermedi. Bu coğrafyanın doğal güzelliklerinden bahsederken, ister istemez hepimiz için can sıkıcı olan ama aynı zamanda yaşamımızın bir parçası haline gelen bu kötülüklerden de söz etmemiz gerekiyor.

Ovacık ilçesi, isminden de anlaşılacağı gibi küçücük bir ovanın tam orta yerinde yer almaktadır. Ovanın toplam büyüklüğü yaklaşık 17.500 - 20.000 hektar olup, ova milyonlarca yıl önce bir volkanik göl olarak bilinir. Zaten toprak yapısından bunu görmek ve anlamak mümkün.

Ovacık ilçesinin, turistik değer taşıyan önemli yerlerinden olan Munzur Gözeleri, Munzur Irmağı ve Munzur Vadisi’nden bahsetmeden geçemeyiz. Bu üç değer, turistlerin Ovacık ilçesini ziyaretlerini teşvik eder adeta. Munzur Gözeleri, ilçeye 15 km mesafede olup, beş yüz metre çapında bir daire alanı içinde 25-30 kaynaktan (gözeden) oluşur. Bu kaynakların her birinden yeryüzüne adeta fışkıran sular, iki yüz metre ileride birleşerek,kocaman bir ırmağa dönüşür ve Munzur Irmağı adını alır. Yöre halkı buraya “kırk göze” diyerek, Alevi/Kızılbaş inancında önemli bir yere sahip olan, Kırklar Meclisi/divanıyla özdeşleştirir.

Munzur Irmağı, doğduğu yerden başlayarak ovanın güneyinden birçok köyü de içine alarak, kıvrımlar halinde nazlı nazlı süzülerek adını verdiği Munzur Vadisi’ne doğru gözden ırak olur (uzaklaşır) gider. Tabi Munzur Vadisi apayrı bir doğal güzelliğe sahip. Ovacık’a ulaşımı sağlayan karayolu bu vadinin içinden Munzur Irmağı’nı takip ederek ilçeye ulaşır. Vadinin derinliği yer yer iki bin metreyi bulan, sarp ve heybetli dik yamaçlı kayalıklardan oluşur. Ayrıca bu vadiyi, kuzeyden dikey olarak kesen önemli bir vadi de Ahponos Vadisi’dir. Bu her iki vadi  görkemli coğrafyası ve zengin bitki örtüsüyle beraber, birçok türden yabani hayvanı da içinde barındırır.

Anlatmaya çalıştığım, bu coğrafyanın önemli bir turizm potansiyeline sahip olduğudur. Ama eksik olan, bu turizm potansiyelini geliştirecek, altyapısını oluşturacak ve tanıtacak nitelikli bir toplumsal yapının ve yönetme anlayışının olmayışıdır.

Alevi/Kızılbaş kimliğini ve inancını korumak için, asırlarca yıl önce Osmanlı'nın zulmünden kaçıp, bu kuş uçmaz kervan geçmez dağlık alanlara yerleşmek zorunda kalan bu halk; yaşadığı bu coğrafyayı zaman içinde kendi kimliği ve inancıyla özdeş hale getirmiştir.

Maalesef cumhuriyet döneminde de bu politik baskı ve katliamlar hep devam ede gelmiştir. 1937/38 Dersim Katliamı, 1994 köy boşaltmaları ve zorunlu göç politikaları uygulamaları, önemli nüfus hareketlerini ve yer değiştirmeleri hep gündemde tutmuştur.

1994 yılına kadar kendi kendine yeten bir ilçe iken, yani halk tarım ve hayvancılıktan ekonomik ihtiyaçlarını kendisi üreterek karşılarken; köy boşaltmalarından sonra bu faaliyetler tamamen sona erdirildi. Halk bütün tüketim ürün ve ihtiyaçlarını dışarıdan almak zorunda bırakıldı. Yöre halkı ve doğa tamamen yoksullaştı, yoksullaştırıldı! Bu olumsuzluk sadece ekonomik alanda yaşanmadı,toplumsal düzeyde de bozulmalar hızla yayıldı.

Zira boşaltılan köylerde daha önceleri yaşayan insanlarımız, Alevi/Kızılbaş kimliğini, inancını ve kültürel değerlerini koruyarak, gelişen çağın özgün düşünce ve değerleriyle besleyerek, daha çağdaş toplumsal bir yaşamı benimsemişlerdi. Devletin bu zor politikaları sonucu,halkın bu yaşam alanlarından ve kültürel değerlerinden koparılıp başka diyarlara (kentlere) sürgüne gönderilmeleri, bu insanlarda giderilmesi mümkün olmayan travmalar yarattı. Geride kalan insanlarımız üzerinde ise, devletin sürekli geliştirdiği baskıcı politikalarla, toplumu sindirme ve yozlaştırma gayretleri maalesef devam etti hep.

Şu anda Ovacık’ın doğası saldırı altındadır. Orman yangınlarıyla, baraj tehditleri, maden arama faaliyetleri adı altında, boşaltılan köylerin mera ve özel mülklerinde yapılan doğa tahribatları,talan ve yağmacılık uygulamaları hız kesmeden devam ediyor.

Özellikle Munzur Gözeleri ve Munzur Vadisi şu an bir çöplük ve mezbelelik haline getirilmiş durumda. Bir doğa harikası Munzur Gözeleri, iş makineleriyle restorasyon (düzenleme) adı altında özgün dokusu yok edilmiştir. Bu düzenleme değil, doğrudan doğanın katledilmesi olup buranın turistik değerlerine bir saldırıdır. Aynı zamanda bura halkının bu yolla elde edeceği turizm gelirlerden mahrum bırakılmasıdır. Bu tamamen bilinçli bir yok etme politikasıdır.

Halkın bu olumsuz gelişmelere karşı bir tepki göstermemesi, coğrafyasına ve değerlerine sahip çıkmaması veya çıkamaması, bu kötülüğü yapanlara cesaret ve güç vermektedir. Tüm bu olumsuzluklara ve kötülüklere karşı, Ovacık halkının hiçbir tepkisi yok. Yarın bu coğrafyanın elinden alınabileceği kaygısını taşımıyor veya düşünemiyor.

İlçe topraklarının yarıya yakın kısmı, 28 yıldır boş ve atıl durumda!Anadolu topraklarında yüzyıllardır nüfus hareketleri ve yer değiştirmeleri çeşitli nedenlerle hep olagelmiştir. Bu tehlikeyi göz ardı edemeyiz, etmemeliyiz. Yarın bu topraklara, başkalarının getirilip yerleştirme planlarının olabileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Boşaltılan köylerimize sahip çıkmak zorundayız.

Zorunlu göç nedeniyle diasporada yaşamak zorunda bırakılan insanlarımız arasında,çok nitelikli bir insan gücümüz ve potansiyelimiz var. Yurt içi ve yurt dışında olan bu insanlarımız, her biri kendi alanında önemli çalışmaların içinde olmuşlardır. Bu insanlarımız, Ovacık doğasına ve halkına karşı sorumluluklarının olduğunu bilerek; burada var olan sorunların ve sıkıntıların giderilmesinde duyarlı olacakları muhakkaktır. Doğamızın ve insanlarımızın içine düşürüldükleri bu kötülüklerden korumamız, hepimizin görev ve sorumluluğu olmalıdır.

Bunun için, işe öncelikle ilçenin yerel yönetimlerden başlamak gerekiyor.Bu birikim ve donanımızla, önümüzdeki yerel seçimlerde, Ovacık’ta yerel yönetimlere (belediye başkanlığı, belediye meclis ve il genel meclis üyeleri, köy muhtarları ve ihtiyar heyetleri gibi) yeni bir düşünce ve bakış açısı ile, bu kurumların yönetme anlayışını, halkın ve doğanın çıkarlarına dönüştürmeliyiz.Yeni bir imar planı, yeni bir yapılaşma ve yerleşim alanlarının düzenlenmesi ve ayrıca turistik değerlere gereken önemin verilmesi vb.

Bu anlayışta ve donanıma sahip, teknik ve idari yönetme anlayışının hayata geçirilmesi, artık çok gerekli bir ihtiyaç olmuştur. Bunun için biraz gayret ve çaba gerekiyor, bunu coğrafyamızdan ve insanımızdan esirgemeyelim. Bu sevdayı içinde taşıyanların bir şekilde aralarında diyalog ve ilişki kurmaları önemlidir.

Önemli not: Bu tespitlerimin tümü, Dersim Coğrafyası için de geçerlidir.

MUZAFFER YALLI

[email protected]

Bu yazı toplam 23373 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
    123456
    Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim