• BIST 9096.05
  • Altın 2323.989
  • Dolar 32.3607
  • Euro 34.9689
  • İstanbul 22 °C
  • Ankara 20 °C
  • Tunceli 17 °C

Uyanış Zamanı: Eşitlik ve Özgürlük

Dr. Nil KESKİN

 

Her büyük kaos, yas, felaket, savaş sonrası toprağın, insanın, yapıların, sistemlerin yeniden doğuş için uyanış zamanı gelir. Bu defa sizlere kolektif yas dönemi sürerken, içinden çıkış yollarından birinden bahsetmek istiyorum,

Yeni birlik hali ve yeni insan için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadınların Erdemsel Güçlenmesinin neden büyük bir kaldıraç etkisi yaratacağını aktaracağım.
Daha önceki yazılarımı takip ettiyseniz Anadolu’dan başlayacak olan bir dişil uyanışı aktarmış ve bunun insanlığa olan faydalarını anlatmıştım. 

Odaklandığım alan itibarı ile düşüncem insan sağlığı, yerkürenin canlılığı ve yenilenmesi, dünyevi yapılarımızın olgunlaşması, toplumsal ve aile yapılanmalarının geleceği, sadece azınlığın ihtiyaçlarına değil bütünün faydasına hizmet edebilmeleri ve kolektif spiritüel tekamülümüz,  hepsi cinsiyet eşitliğinin ve kadınların erdemsel olarak toplumun her yerinde güçlenmesinden geçiyor..

Hilary Hart’ ın söylediği gibi: 'Kadınların spiritüel gücü, dengesi bozulmuş bu dünyada eksik bir parça.....'

Bunun anlamını size bu defa 3 maddede aktarmaya çalışacağım. 

1. Zıtlıkların varlığı ve birliği

Evren ve dünyadan genelden özele, büyük resimden küçük resime aslında her şey ZITLIKLAR , karşıtlıklar içinde oluşuyor. Yani ölüm de var, canlı olmak yaşamak da, acı var, yaşadık büyük acılar, haz var,  iyi de var, kötü de, karanlık aydınlıkta bazı açılardan İYİ Kİ var.. Sorguluyoruz bu kadar kötülük niye var? Çünkü acaba zıtlıkların bütünlüğü için zıt taraflar yeterince varlık gösteriyor mu? Yani kötülük kadar yeterince iyilik var mı? 

Çünkü eğer zıtlıklar dengeli bir şekilde varsa zihin ve kalp ( sağ ve sol beyin ) birbirini denetler, böylece bir TUTARLILIK yakalanır. Çünkü aslında bütün yaratım da bu iki zıtlıktan oluşuyor. Erkeğin eylemsel spermi kadının durağan yumurtasıyla buluşabildiği gibi.. Yani durağanlık ve eylemsellik bir arada.. 

“Kendini denetlemeyenler için bilgelik yoktur. Zihnini denetlemeyi bilmeyen insan özgür olamaz. Özgür olmayan bir insan nasıl mutlu olabilir? “ -Bhagavad Gita-

Demekki zıtlıklar denetleme getiriyor. Dolayısıyla denge getiriyor. Hatta mutluluk, refah getiriyor. Denetlemenin olmadığı yerde çarpıklık, cehalet, kötülük hüküm sürüyor. 

Her şey hayatta NEDENSELLİĞİN üzerine kurulu ise bizler dünyanın pek çok yerinde bugün zıtlıkların var olmadığı ortamlardaki sonuçları yaşıyoruz demektir. Zıtlıkların dengeyle var olabildiği ortamlarda ise nasıl medeniyetler olabildiğini hepimiz görüyoruz. 

Kritik konu da işte tam bu: ZITLIKLAR var olmalı. Hem de sürdürülebilir bir şekilde var olmalı ! Oysaki cinsiyetlerin tarihsel ve sosyolojik evrimleşmesine bakarsak (ki bunu beni tanıyanlar bilir saatlerce anlatabilirim, eğitimlerde konuşmacılıklarda yaptığım gibi) Anayanlı toplumlardan Ataerkil toplumlara giderken sahip olunan zıtlıklar birliği kaybolmuş. Çünkü zıtlıkların varlığı kaybolmuş.. Yani bir tür toplumsal cinsiyet monarşisinden bahsediyoruz. Bizler şu an Sanayi devrimi sonrası özellikle onca çabaya rağmen hala modern dünyada ERİL EKONOMİNİN, ERİL DAVRANIŞLARIN VE TABİKİ SEÇİMLERİN hakim olduğu hayatlarımızda  DİŞİL EKONOMI, DİŞİL ERDEMLER , DİŞİL ENERJİden ne kadar bahsedebiliyoruz? Dolayısıyla ZITLIK dediğimiz şey cinsiyetler ve onların yarattığı dünyada, günümüzde yok. Olan ortamların nasıl yükseldiğini, nasıl güçlendiğini de görüyoruz. 

WEF ( Dünya Ekonomik Forumu ) Cinsiyetler arası fark raporuna göre ekonomik, sosyal, sağlık, eğitim alanında 132 yıl fark var. Yani zıtlık varlığı dünyada yok. Ancak bu farkın az olduğu Avrupa ülkelerine baktığımızda esenlik seviyesinin yüksekliğini hepimiz biliyoruz. Onlar da felaketlerden çıktılar. Onlar da yıllar süren ve milyon kayıplar verilen 2. Dünya savaşı yaşadılar. Neyi doğru yaptılar da zıtlıkların varlığını ve bütünlüğünü hem sosyo-kültürel hem ekonomik, güvenlik, hem de toplumsal mutluluk ile yaşıyorlar? 

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 3. ve 5. Maddesi ile hedeflenen eşit iyi yaşam olanakları ve cinsiyet dengesi ile varlık sürdüren kuşaklar yarattıkları için olabilir mi?  

Tarihte her şey kendini gösteriyor. Sadece TEKERRÜRÜNE İZİN VERMEMİZ GEREKİYOR! 

Tarihteki bütün zaferlerde YENİDEN DOĞUŞUN kaynağın da yapıcılık ve yıkıcılıkla bir araya geliyor. Ancak bu şekilde muzaffer olunuyor. Bunun için de tüm liderlerde, yönetimlerde eril ve dişil yetkinlikler bir arada.

Bakın Girit’de ki Minos Medeniyeti ( Girit Hint-Avrupa göçlerinden yani ataerkil akımlarından en son etkilenen medeniyettir ) elinde çift taraflı baltayla orduları, toplumları yönettiğini görürsünüz. Oysa ki eril düzen, toplumlardaki dişil varlığı pasif hale getirmiş olduğu için bu güçlü kadın örneklerinin çoğunu da maalesef tarihin sayfalarına kapattı. İşte şimdi o sayfalardan, güçlenerek tekrar çıkıyor...

2. Eril düzen ne getirmiş ne götürmüş? Ne gibi sonuçlar yaşıyoruz?

Eril düzenin en önemli getirdiği KORKU hakimiyetidir. Sevgi ve şefkat enerjisi baskılanmıştır. 

Aşırı Erilliğin getirdiği en önemli davranış modelleri : Baskıcılık,  Bireyselcilik, Çıkarcılık, Materyalizm, Ayrımcılık, Şiddet,  Doyumsuzluk, Aşırı Haz odaklı tutum ve davranışlar, özetle TOPLUMSAL ZEHİRLENME HALİ... ( Onedio'daki yazılarımda ve YENİ DİŞİL KİTABIMDA sana aktardığım gibi.) 

Aslında bu duyduğunuz davranışların hepsi KORKU temelli davranışlar. Tüm bu eğilimler, kendini erkek beden formunda göstermekle birlikte, kadın beden formunda erilleşme eğilimi gösteren kadınlarda da görülüyor. 

Sonuç ise oldukça vahim: Mental anlamda ve fiziksel anlamda dengeli olmayan hasta kadın ve erkek bedenler. 

Bu ne demek? Yeryüzünü koruyan, doğayı, tabiatı, canlıları besleyen, yaratan sadece tüketmeyen kararlardan uzak olmak demek.  Dengesiz ilişkiler demek. Bir o kadar kadın ve erkek bedeninde ruhsal kaynaklı sorunlar demek. 

Yani işin özeti şu; Eril düzen tabiatın doğasıyla oynadığı gibi İNSAN DOĞASINI DA ÖZGÜNLÜĞÜNDEN, SAĞLIĞINDAN UZAKLAŞTIRDI!  

Dünya coğrafyasında Çatalhöyük de gördüğünüz o tahta oturmuş, iki aslanla korunan doğurganlığı, bereketi sembolize eden kadın nerede? Bugün dünyada INFERTILITE, DOĞURGANLIK sorununun Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre en yüksek oranının başta Türkiye, sonra Peru ve Fas’ın da yaşandığını biliyor muydunuz? 

Neden ? Çünkü bizler her şeyin birbirine bağlı olduğunu unuttuk! 

Neden sonuç ilişkisi ya da etki tepki yasasına göre her şey birbiriyle bağlı.. Kadın bedeni ve bilgeliğinin temel unsurudur bu. Yaratım kadın bedenindeki birbirine olan bağlılıkla meydana gelir. Çünkü kadın beden formunda vajina, rahim, yumurtalıklar, memeler bedende doğal bir bağdadır. Bir bebeğin oluşumunu ve dünyaya geldiğindeki beslenebilme potansiyelini  düşünün.. 

Peki kadın beden formu ATAERKİL YANILGILARdan ötürü ne durumda ?

Öncelikle kadınlar ruhsal bir esarette. Gerçek anlamda ÖZGÜR değil. Eril davranış örüntülerinin arasında VAR olmaya çalışıyor sadece....

DELOİTTE un araştırmalarına bakıyoruz, en özgür olduğunu söyleyen kadın bile MİKRO SALDIRILARA uğruyor. Sözleri kesiliyor, aşağılanıyor.. Bunun oranı rapora göre hiç de küçümsenmeyecek kadar yüksek... %59. 

İşimiz çok arkadaşım. Daha uzun bir yolumuz var. Daha önceki yazımda belirttiğim gibi bu yol uzun salınımlı, çok katmanlı bir yol...

3. Kadınların içten dışa spiritüalliklerini de kabul ediyor olmaları gerekiyor!

ANADOLU’DAN BAŞLAYAN BİR DİŞİL UYANIŞ diyorum. Sebebi, çünkü bu potansiyel enerji var. 

Bu uyanışın başlama sebebi Anadolu’nun zarar görmesi belki de. Toprak Ana yara aldı ve şimdi belki de GÖREVE çağırıyor herkesi. Ya sen de bu görevler arasından kendine bir seçim yaparsın ya da kurban psikolojisiyle söylenip durursun. Seçim senin. 

Yeni İNSAN’ın yaratılmasında dişil erdemlerin varlığının eril erdemlerin yanında olması önemli olacak..

Dişil erdemler olan süreç odaklılık, bütünsellik, duyarlılık, empati, şefkat, dirlik, düzen maalesef böylesi acılar çekilirken yükselecek. Çünkü herkesin buna ihtiyacı var. Gencin, yaşlının, çocukların.

Rahim Enerjisi; şefkatle alan, yaratan ve büyüten meme ve kalp enerjisiyle de besleyen ve büyütendir. Dişil enerjinin temeli budur. YENİ DİŞİL Kitabında bunun tüm tarihi, sosyolojik açıdan ve uygulamalarla aktivasyonunu aktardım. 

Öz şefkat ve şefkatin hepimizi aydınlığa taşıyacağına inanıyorum. Buradan hareketle kadın bedenlerinin şifalanacağını ve yine şifa vereceğini düşünüyorum. 

Böylelikle YENİDEN Doğuşlara vesile olacağımızı düşünüyorum. Eskiden, yani kadim bilgeliklerden öğrendiklerimizi bugünün şartlarına ve ihtiyaçlarına uyarlayarak, yeniyi birlikte inşa ederek..

Eski araçları örneğin insanlık felsefesini, toplumsal yapılanmayı, RITUELLER, RUTINLERİ doğal kaynaklarla şifa, meditasyon gibi araçları hayatımıza alarak spiritüalliğimizle özümüzdeki hakikate tekrar erişmeliyiz. 

Tüm uygulamalar senin için Goddess aplikasyonunda var. Eğer bizlerle toplu bir meditasyona katılmak da istersen, yarın akşam ( 21 Şubat akşamı saat 22:00 de ) aşağıya bıraktığım linkle birlikte ücretsiz canlı meditasyona katılabilirsin. 

Bu yazı toplam 17264 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
123456
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim