• BIST 9079.97
  • Altın 2310.031
  • Dolar 32.3414
  • Euro 35.0801
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 17 °C
  • Tunceli 10 °C

Eril ve Dişil Dengesi ile Eşitlik ve İyi Yaşam

Dr. Nil KESKİN

 

Kanımca yaşadığımız dünyanın zıtlıkları içinde DENGEMİZİ bulabilmek, İYİ YAŞAMAK demek. Pek çok uyaranların, miras aldığımız toplumsal davranışların, yepyeni kavramların, sorunların, endüstri 5 ve gelişmelerinin içinde bu da çocuklardan, gençlere, annelere, babalara, kimi zaman yaşam kalitesine sahip olmak oldukça yorucu olabiliyor. Bir de üzerine toplumsal tabuların, inançların, engellerin yine her düzeyde eklenmesiyle birlikte bu dengeye ulaşmak gerçekten zorlayabiliyor. Biliyoruz ki kendi içinde dengesi olan bireyler ancak odaklanabilirler, her türlü ilişkilerini yönetebilirler, yaratıcılıklarını ortaya koyabilirler ve en güzeli içlerindeki potansiyellerini yaşayabilirler.

Uzun zamandır bende bu dengenin yolunu bulma arayışında sayısız tekniği, yöntemleri araştırma fırsatı buldum.
Başta kurumsal hayatta bir yönetici, stres, ilişkiler, annelik, evlilik içindeki arayışımdı bu. Meditasyon teknikleri, nefes, mindfulness, yoga… Pek çok konuda dünyanın bu alandaki uzmanlarından eğitimler alma fırsatı buldum. Sonra bu arayış beni başladığım akademik çalışmalar eşliğinde önemli bir takım sentez metodolojilere ve çıkış yollarına ulaştırdı. O dönemde yoğun bir şekilde kadın güçlendirme ve kurumsal iyi yaşam programları yapıyorken başladığım doktora ile aslında hem toplumsal hem de bireysel iyi yaşam ile kapsayıcılık ve çeşitlilik ilişkisini inceliyordum. Gördüm ki kadınlar ve erkekler eğer hem içten dışa doğru tekniklerle dönüşür hem de toplumda kolektif bir şekilde engelleyicileri ortadan kaldırırlar ise el birliğiyle bu bütünsel faydayı ortaya çıkartabilecektik. İşin temeli yani farklı evrimleşen kadın ve erkeği ortak paydada, eşitlik ilkesi ile kendi dengelerine getirmek ve sonrasında mevcut ve bir sonraki nesillere bu faydayı yaymaktı.

Fakat itiraf etmem gerekir ki dönüşüm, en çok ataerkil ortamlarda var olmak zorunda kalan kadınlar için daha uzun ve kararlı bir yoldu. Ataerkil yanılsamaların içinde kadının evrimleşmesini incelediğimizde bu apaçık ortaya çıktı. Joseph Campbell’ın dediği gibi “kadın dönüştürendir”. Yani aslında kadınların dönüşümü ve uyanışı bu süreçte önemli olacaktı. Çünkü kadın aynı zamanda anne kimliğiyle bebeği rahminde taşıyan büyüten ve sonra besleyen varlık olarak ona bütün enerjisini de verendi. 

El birliği ile bulmamız gereken aslında tüm ataerkil yanılsamaları kadınların ve erkeklerin üzerinden genç yaşlardan itibaren arındırarak gerçek eril ve dişil dengeyi bireye ve topluma kazandırmaktı.

Peki eril ve dişil nedir? Dengeyi nasıl bulacağız?

Eril yönümüz hepimizde olan eylemsel, dinamik tarafımız ve bunun altındaki yetkinliklerimiz. Sonuç odaklılık, hedefe doğru odaklanma gibi. Dişil yönümüz ise durağan ve bu durağanlıkta erdemleriyle var olan, düşünen, şefkatini ortaya koyan, yaratan, bütünsellikte kalabilen. Her ikisi birbiriyle ahenk ve uyumda olduğunda bir birey ancak gerçek iyi oluş halinde olabiliyor ya da herhangi bir ortamda bu özellikler özgürce yaşanabildiğinde sağlıklı ilişkiler, bolluk ve bereket ortaya çıkabiliyor. Fakat bu bilince erişmek farkındalıklı adanmış yolculuklar istiyor. 

Çünkü içinde yaşadığımız eril ekonomi, eril ortamlar kadına ve erkeğe sürekli farklı etkiler yaratıp sağlıklı ve dengeli olmaktan uzaklaştırıyor. Her bireyin içinde eril ve dişil erdemler olduğunu biliyoruz ancak uzun süredir yaptığımız araştırmalar gösteriyor ki toplumdaki çoğu birey bunların arasındaki dengeden uzak ve bilinçsiz bir yaşam sürüyor ve sonuçlarını hem sağlıksal hem ilişkilerinde hem de iş ve okul hayatında yaşıyor. Örneğin ; doğasında şefkat, yaratıcılık, bütünsellik, empati, süreç odaklılık gibi yönleri olan dişil yönümüz yerini içinde olduğumuz rekabet, hız, verimlilik, mükemmelliyetçilik gibi ataerkil ortamlarda güç, hırs, öfke, gerginlik, odaklanamama, baskıcılık, kontrol yada sessizleşme, içindekileri ortaya koyamama hali gibi dengesizliklere doğru çekti. Diğer taraftan strateji geliştirme, sonuç odaklılık, vizyon, karar alabilme gibi becerileri ortaya koyan yönümüz yine bu yapıcı olmayan ortamlarda ya pasifliğe, eylemsizliğe yada şiddet içerikli öfke dolu davranışlara yönlendirdi.  

Ataerkil yanılgıların başında gelen aşırı vericilik, mükemmelliyetçilik, sosyal onay ihtiyacı başta kadınların üzerinde çok yoğun etkiler yaratarak bedensel, zihinsel ve ruhsal sorunlar yaratmaya başladı. Pek çok fiziksel rahatsızlığın temelinde geçmişten bugüne tekrar edilmiş davranışların, tutumların ve düşünce kalıplarının olduğunu görüyoruz. Dünya Sağlık örgütü ve Halk sağlık örgütünün artan kadın ve erkek hastalıkları sonuçları bu durumu oldukça açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Eril ve dişil denge için toplum, kurumlar, okullar neler yapmalı?
Gayemizin gençlerden başlayarak toplumdaki tüm fertlere ataerkil yanılgıları fark ettirmekten ve bunlardan sıyrılıp içlerindeki eril ve dişil dengeye kavuşmaları için yol gösterici olması önemli. Böylece sadece nicelik değil nitelik açısından da dengeli, eşitlikçi bir toplum ve fertlerinden bahsedebiliriz. Eril ve dişil dengesini bulabilen anne ve babaların, gençlerin iş, özel ve okul hayatlarında başta kendilerini ve potansiyellerini yönetebilmekte, odaklandıkları alanda daha istikrarlı ve başarılı çalışmalar yürütebildiklerini ve hayatın temelinde olan ilişkilerini daha dengeli yaşayabildiklerini görüyoruz. Eril ve dişil yetkinlikler bir ortamda dengeli olduğu zaman ancak çeşitlilik ve kapsayıcılık dahilinde ortak iş birlikteliğinde işler, projeler ve birlik halinin olduğu her ortamı yaratabildiğimizi görebiliyoruz. Bu yüzden kurumlardan, okullara, toplumun en küçük birimi ailelere dişil ve eril özellikleri anlamaya, kabul etmeye ve bu farklılıklardan birlik hali yaratmaya davet ediyoruz. 

Bu yönlerini geliştiren genç kızlarımız, yaratıcılıklarını ortaya koyabildikleri gibi, süreçlerle ilgili her türlü projede duygu ve düşüncelerini özgür ve özgünce ifade edebilecek, kendilerini gerçekleştirebilecek diğer taraftan aynı şekilde genç erkek çocuklarımız strateji ve vizyonu sonuç odaklılıklarıyla eyleme çevirebilecekler. Birlik halinde olmaları gereken ortamlarda da saygıyla ve sevgiyle birlikte ortak hedeflere gerçek takım çalışmalarıyla  ulaşabilecekler. 

Bu noktada eğitimin çok önemli olduğu ortada. Dünya Ticaret Forumu'nun 14. Cinsiyet Farkı Raporunda cinsiyetler arası farkın 156 ülkede kapanması için 135 yıl fark ortaya konulurken, politik ve ekonomik alandaki farkın büyüklüğünü ancak eğitim ve sağlık alanlarındaki hızla kapana ivmenin destekleyeceği ortaya kondu. Bu noktada eğitimcilerin müfredatlarından, ek gelişim faaliyetlerine bu konuyu gündeme almaları oldukça önemli diye düşünüyorum.

Ailelere (anne ve Babalara) eril ve dişil denge için düşen görevler?

Tabi unutmayalım eğitim ailede başlar. İlerleyen yaşlarda okul ve aile işbirlikteliği önem taşır. Aynı şekilde anne ve babaların aile fertlerinin bu dengeyi öğrenmeleri ve uygulamaları sağlıklı bir yuva ile ortamı hem kendi sağlıklı yaşam kaliteleri  hem de çocuklarına sağladıkları ortam için önemli olacak. Bu yüzden anne ve babalara da yol yakınken eril ve dişil yönlerini tanımalarını, çocuklarının da bu yönlerini baskılamadan görüp kabul edip doğru tekniklerle geliştirmelerine yardımcı ve önderlik etmeleri gerekir. Aynı şekilde ataerkil yanılgılardan sıyrılmış bir yaklaşım ile kız ve erkek çocuklarına yaklaşmaları ve eğitmeleri önem kazanıyor. Evdeki görev dağılımlarından, ifade özgürlüğüne, yaşam ve eğitim koşullarından, meslek seçimlerine bu konuda daha bilinçli olma hallerinden bahsedebiliriz. Sınır ve tabulardan özgürleşerek… 

Genç kızlarını büyütürken bedenleriyle barışık, özşefkatli ve özgüvenli, sınırlarını çizebilen, alma verme dengeleri yerinde, özgürce ve cesurca alanlarında kendilerini duygularıyla ifade edebilen, özgünlükleriyle yaşamalarına olanak sağlanan genç kızlar olmalarını sağlamaları önemli. Diğer taraftan da erkek çocukları kendilerini kibarlıkla, saygıyla, vericilikle, eylemleriyle hayatın içinde rol oynayan, hedeflerine odaklanıp sonuç yaratabilen, iş birlikteliğiyle ilişkilerinde ahenk ve uyumu yaşayan şekilde yetiştirmelerini öneriyorum. Hem kız hem de erkek çocuklarımızın birbirlerinin biyolojik farklarını kabul edip, toplumsal eşitlik de buluşabilmeleri için biz anne ve babalara çok rol düşüyor. Sarf ettiğimiz her bilinçli adım hem çocuklarımızla bağımızı güçlendirecek hem de kolektif bir fayda sağlayacak. Bunun farkında olmalıyız…

Bu yazı toplam 20110 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
123456
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim